12 Temmuz 2008 Cumartesi

his ve hayal dünyasını gıdıklayan pirlanta tektas

his ve hayal dünyasını gıdıklayan pirlanta tektas
Sarı burma hislere yenildiYeni jenerasyon 'menkul değer öğütleri' değişiyor. Klasik ebeveyn nasihati 'Kolunda bir bileziğin olsun', çoktan 'Parmağında tek taşın olsun'a döndü. Dünyada uzun yıllardır bir yatırım aracı olarak algılanan pırlanta, altından başka 'kaynak' tanımayanların da kanına girdi. İstatistikler önümüzdeki 10 yılı 'pırlanta dönemi' olarak işaret ediyor.20 yıl öncesinin biriciği altın, son yıllarda tüm dünyada güç kaybetti. Pırlantaya olan eğilimse altının düşüşünden de kuvvetle, her yıl katlanarak yükseliyor. 2005 yılı verilerine göre, pırlantalı mücevher pazarı yaklaşık yüzde 25 büyüdü; 2006 verileri henüz resmi olarak belirlenmemiş olsa da ortalama yüzde 10-15 büyüme öngörülüyor.İstanbul Kuyumcular Odası Başkanı Alaattin Kameroğlu, Türkiye'de altına talebin düşüşünü, dünyadaki genel eğilime bağlıyor. Son iki yılda altın fiyatlarının ons bazında 400 dolardan 750 dolar seviyesine çıktığını, bunun dünyada altın takıya karşı talep daralması yarattığını söylüyor.Tabii bu gelişmeden Türk kuyumculuğu da nasibini almış. 2006 yılı işlenmiş altın ihracatı yüzde 40 civarında azalmış. 2005 yılında Türkiye'ye İstanbul Altın Borsası kanalıyla 269 ton altın ithal edilirken, bu miktar 2006 yılında kasım sonu itibarıyla yaklaşık 180 ton civarında gerçekleşmiş.İşte altına ait bu hazin veriler, geçmiş yılların en 'ayar'lı ve havalı madenini tahtından indiriyor. Boşalan yeriyse her yıl katlanan popülaritesiyle pırlanta dolduruyor.Peki, hem bir yatırım aracı hem de sahip olma dürtüsünü kamçılayan bir değer olarak pırlantanın insanlarda yarattığı bu histerik durumun açıklaması nedir? Cevap basit. Zaten kendinden kıymetli ve her zaman alıcısı olan bu manalı taşı dünya çapında daha da destekleyen, pazarlama stratejileri.

'Duygusal' stratejilerKadınların pırlantaya karşı dizlerinin bağı eskiden beri çözülüyor zaten. Ancak son yıllarda başta Diamond Trade Company (DTC) olmak üzere tüm pırlanta üreticileri ve satıcıları bu taşın duygusal anlamına yoğunlaşmış durumda. DTC'nin pırlanta seçimiyle ilgili verdiği bilgilerin başında 'Hiçbir mücevher duyguları ve yaşamın önemli anlarını bir pırlanta kadar mükemmel anlatamaz ve simgeleyemez' cümlesi var.Pırlanta konusunun piri De Beers Grubu'nun pazarlama kolu DTC, dünyanın en büyük ham elmas kaynağı. Taşın duygusal yönlerini; 'aşk sembolü' olarak değerini, ışıltısını, mistik tarihi önemini ve kalıcılığını ön plana çıkararak pazarlıyor. Bu derin duygusal anlam da kadınları kalplerinin ortasından vuruyor.Alaattin Kameroğlu'na göreyse pırlantanın yükselişi hem ekonomik, hem sosyolojik gelişmelerle gerçekleşti. Ekonomiye de bağlı çünkü, pırlantaya yönelen tüketicinin alım gücü yükseldi. DTC'nin pırlanta üzerine çalışmaları, düzenlediği kampanyalar ve tanıtım atakları nihai tüketiciye yeni tasarımların tanıtılması, pırlantanın kadınlar üstündeki manevi etkisinin yaratılan imajlarla güçlendirilmesi, evlilik seremonisinin Batı geleneklerine yaklaşması, talebin de gözle görülür artışını sağladı.Bilinenin aksine, pırlanta satılırken alış değerinin çok altına giden bir değerli taş değil. DTC'nin Türkiye Pırlanta Bilgi Merkezi Müdürü Şebnem Balkan'a göre bu, tamamen taşı nereden aldığınıza bağlı. Eğer güvendiğiniz bir kuyumcudan alışveriş yapar ve taşın özelliklerini belirten bir sertifika da alırsanız hiç sorun yok. Böylesi bir güvenilir kurum size o taşı geri verdiğinizde yüzde kaç düşüğüne alacağını satış aşamasında belirtiyor ve hatta sertifikaya yazıyor. Kaybedilen sadece işçilik değeri oluyor, ki bu altın takılarda da geçerli. Özellikle tek taş gibi iri pırlantalı bir takıdaki kayıp minimum. Bu da pırlantanın iyi bir yatırım aracı oluşunu körüklüyor.

İstanbul, Dubai olabilir!
Şüphesiz önümüzdeki yıllarda da pırlantanın Türkiye'deki popülaritesi giderek artacak, dünyadaki gelişmelerle paralellik gösterecek, hatta bu yükseliş çok ciddi bir ivme kazanacak. Türkiye, Dubai gibi pırlanta ticareti konusunda önemli bir merkez olabilir ancak şimdilik önünde vergi engeli var. Alaattin Kameroğlu bu konudaki saptamaları üstünden, önemli eksiklere ve anlayış temelli yanlış uygulamalara dikkat çekiyor:"İstanbul'un bu bağlamda bir Dubai pazarı gibi yoğunlukta olabileceğini tahmin ediyoruz. Ancak bunun için uygun koşulların oluşturulması mutlak gereklilik. Çünkü halihazırda pırlantadan alınan yüzde 20 ÖTV, İstanbul'un büyük pazar olmasının önünde en zorlu engel. Bu, yüksek bir potansiyel taşıyan istihdama da mani oluyor. Sektörün çok özellikli bir durum arz etmesinden dolayı, bu verginin sektörün ülke ekonomisine yapacağı katkı gözetilerek sıfırlanması, sektörün kayıt altına girmesine de tahminlerin üstünde katkı sağlayacak. Bu sebeple 'ticaret erbabı' mantığıyla yapılacak düzenlemelerle müteşebbisin önü açılacak ve ülke ekonomisi çok güçlü bir daldan büyük katkı alacak..."Pırlanta mı, elmas mı?
Elmas madenin genel ismi, pırlanta ise işleme tarzının adı.

Elmas neredeyse tamamen saf karbondan oluşuyor. Grafit ve kurşunkalem yapmakta da kullanılan dünyanın en bilinen maddelerinden biri olmakla beraber, çok nadir şartlar altında ve milyarlarca yıl sonunda dünyanın en kıymetli mücevheri olarak ortaya çıkıyor.
Her elmas son derece yaşlı. Hatta dinozorların varolduğu dönemlerden bile çok önce oluşmuş. En genç elmas, 900 milyon yaşında.

Elmas, insanoğlunun tanıdığı en sert doğal madde. Yeryüzündeki en sert madenden 58 kat daha sert. Bir elması ise sadece başka bir elmas kesebiliyor.

Her renkte elmas var, en nadir bulunan renkse kırmızı.

Pırlantalar tüm dünyada '4C' özelliklerine göre değerlendiriliyor. Kesim (cut), karat ağırlığı (carat weight), renk (colour) ve berraklık (clarity). Pırlantanın göz alıcı ışıltısı kesimin kalitesi sayesinde ortaya çıkıyor. Bir pırlantanın berraklığıysa lekelerine bakılarak belirleniyor. Bütün pırlantalarda karbon kristallerinin mikroskobik veya görünür izleri bulunuyor. Ancak bu lekelerin çoğu mikroskopik olduklarından çıplak gözle görülemiyor. Bir pırlantanın lekeleri ne denli azsa, taş da o kadar nadir oluyor

Hiç yorum yok: